Tehdit Suçu ve Cezası Nedir?

İzmir Bornova Avukat

Tehdit Suçu ve Cezası Nedir?

Tehdit Suçu Nedir?

Tehdit Suçu iki başlıkta ele alınmalıdır. Hayata, Vücut ve Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Tehdit Ve Mala Karşı Tehdit olmak üzere iki başlık altında inceleyeceğiz. Zira bu iki tehdit türü dava açısından da ceza miktarı açısından da farklılıklar içermektedir.

Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi Hayata, Vücut ve Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Tehdit suçunu işlemiş olacaktır.

Malvarlığı itibarıyla, bir kişiyi büyük bir zarara uğratacağından bahisle gerçekleştirilen tehditte ise Mala Karşı Tehdit suçu işlenmiş olacaktır.

Tehdit Suçunun Ceza Nedir ?

Tehdit suçunun cezası yine iki başlık altında incelenmelidir. Hayata, Vücut ve Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Tehdit suçunun temel halinin cezası 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasıdır. Bu suçun kadına karşı işlenmesi halinde suçun alt sınırı 9 aydan az olamaz.

Mala Karşı Tehdit suçunda ise altı aya kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunabilecektir.

Tehdit Suçunun Nitelikli Halleri Nelerdir ?

 Tehdidin;

  • a) Silahla,
  • b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
  • c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
  • d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak, İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Tehdit Suçunun Başka Suçlarla Birlikte İşlenmesi Halinde Ne Olur ?

Türk Ceza Kanununun 109.Maddesinin 3.fıkrası gereği Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.

Tehdit Suçuna İlişkin Yargıtay Kararları

4. Ceza Dairesi 2013/35561 E. , 2016/2036 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Tehdit, konut dokunulmazlığını ihlal
HÜKÜMLER : Mahkumiyet

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1)Tehdit suçunun nitelikli hali olan silahla tehdidin kabulü için; silahın, tehdit suçunda bizzat mağdura yönelik olarak görüp hissedebileceği ve mağdurun üzerindeki etkisini artıracak biçimde teşhiri veya kullanılmasının yanında, mağdurun evi, arabası gibi daimi kullanımında olan eşyalarında hasar, iz, emare gibi belirtiler oluşturacak ve bu suretle tehdidin mağdurun üzerinde meydana getirdiği korkunun etkisini artıracak tarzda kullanılması gerekir. Bu nedenle, mağdurun yokluğunda gerçekleşen tehdit eyleminde, salt silah teşhir edilmiş olması, suçun nitelikli halinin oluşumu için yeterli sayılamayacaktır.

Mahkemece sanığın, mağduru yokluğunda silahla tehdit ettiğinin kabul edilmesi karşısında, eyleminin TCK’nın 106/1. maddesinin 1. cümlesinde tanımlanan mağdurun hayatına yönelik bir saldırı gerçekleştirme niteliğinde olduğu gözetilmeden, suçun vasfında yanılgıya düşülerek, TCK’nın 106/2-a maddesinde düzenlenen silahla tehdit suçundan hüküm kurulması,

2)Anayasa Mahkemesi’nin hükümden sonra 24/11/2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine yönelik olarak vermiş olduğu iptal kararlarının uygulanması zorunluluğu,

Bozmayı gerektirmiş, sanık …’ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 09/02/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞIOY:

Sanığın, amcasına kızarak geceleyin evinin bahçesine girdikten sonra kurusıkı silahını çıkartıp mağdurun nerede olduğunu sorduktan sonra onu öldüreceğini söyleyerek gıyabında tehdit etmesi nedeniyle TCK’nın 106/2-a. maddesi uyarınca mahkumiyete hükmedilmiştir.

Mahkemenin tehdit suçuna ilişkin hükmü Dairemizce, silahın, mağdurun evinde arabasında veya eşyalarında iz ve emare gibi belirtiler oluşturacak tarzda kullanılmamış olması nedeniyle yoklukta silahla tehdit suçunun oluşmayacağı ve eylemin TCK’nın 106/1. maddesinde öngörülen temel tehdit suçunu oluşturacağı kanaatiyle bozulmuştur.

Bu noktada değerlendirilmesi gereken husus sanığın eyleminin 5237 sayılı T.C.K.’nın 106/2-a maddesi kapsamında kalıp kalmadığıdır. Kanun koyucunun tehdit suçunun silahla işlenmesini nitelikli hal saymasındaki amaç silahla tehdidin, kişinin iç dünyasında oluşturduğu korku kaygı ve tedirginliğin silahsız eyleme göre daha yoğun olmasına dayanmaktadır. Yoklukta tehdit eyleminde mağdur silahı bizzat görmemekte ise de, tehdit eyleminin, kişinin yokluğunda, ona iletilmek üzere ya da iletileceğini bilerek eylemin işlenebileceği de kabul edilmektedir. Bir kimsenin yokluğunda tehdit edilmesi halinde, tehditin gerçekleştirilmesi sırasındaki araç ve hareket biçimi de mağdur kişiye aynen aktarılıp iletileceğinden, silahın tehdit eyleminde araç olarak kullanıldığı sırada muhatabın orada bulunmaması, suçun vasfını değiştirmeyecektir.

Mağdur eylem sırasında orada faille yüzyüze bulunmasa bile, silahla öldürmeye ya da ölümle tehdide gelen kişinin, hazır bulunan üçüncü kişiye söylediği sözler ya da silahla gerçekleştirdiği davranışlar, failin hareket ve söylemleri aynen kendisine iletildiğinde, ileride gerçekleştirilmesi veya oluşması muhtemel zarara ilişkin tehlike olgusu mağdurun zihninde belirecek ve tehdit eyleminde araç olarak kullanılan silah, mağdurda oluşacak korkuyu objektif olarak arttıracağından TCK’nın 106/2. fıkrasının da söz konusu eyleme uygulanması gerekecektir.

106/2. maddenin uygulanmasında asıl olan, silahın mevcudiyeti vasıtasıyla tehdit eyleminin yüze karşı işlenmesi değil, silah vasıtasıyla yokluğunda kullanılmış olsa bile mağdurda oluşacak korkunun kuvvetlendirilmesidir. Muhatabın olay yerinde bulunmaması, söylem ya da tehdit içeren davranışların orada bulunanlar tarafından kendisine iletilmesine engel değildir ve silahla tehdit fıkrası uygulamasının, eylemin yüze karşı gerçekleştirilmesi gerektiği gibi bir koşula bağlanmasının da yasal dayanağı bulunmamaktadır. Kişiye telefonda kendisinin tüfekle ya da tabancayla öldürüleceğinden söz edilmesi halinde silahın henüz tehdit suçunun işlenmesinde araç olarak kullanılmamış olması dolayısıyla fail 106/2. madde hükmü uyarınca cezalandırılamayacak ise de, silahla mağdurun bulunduğu yere gidilip orada bulunmaması nedeniyle yüze karşı gerçekleştirilemeyen tehdit fiilinin ve zarar verilmek üzere icraya başlanılan hareketlerin tehlikesinin ciddiyeti ve mağdurda oluşturacağı korkunun, yüze karşı işlenenden daha ağır nitelikte olacağında kuşku bulunmamaktadır.

Ayrıca, 106. maddenin 2. fıkrasındaki “Birden fazla kişi tarafından birlikte ya da var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak” tehdit eyleminin yoklukta işlenmesi durumunda nitelikli tehdit suçundan sanıkların mahkumiyetine karar verilirken, sadece silahla tehdidin yoklukta işlenebilmesinin, silahın suç yerinde veya mağdurun eşyalarında “iz ve emare oluşturma gibi..” delillere bağlanmasını anlamak mümkün olamayacağı gibi, aynı maddenin uygulanmasındaki çelişkileri açıklamak da mümkün olamayacaktır.

Sanığın mağdurun yokluğunda ateş etmesi halinde silahla tehditin kabul edilmesi ne ise, ateş edilmeden işlenen tehdit eyleminin de korkutuculuğu aynı derecede ve hatta işlenme biçimine göre daha ağır nitelikte olabilir. 2. Fıkranın uygulanmasında asıl olan tehditte silahın kullanılmış olmasıdır. Silahla tehdit sırasında mağdurun evine zarar verildiyse zaten 106. maddenin 3. fıkrasına göre mala zarar vermeden de ceza verileceğinden yoklukta silahla tehdit suçunun oluşmadığından söz edilemeyecektir. Buna karşın silahla oluşturulan “iz ya da emarenin” suçun unsuru olarak öngörülmemesi karşısında, silahla yoklukta mağdurun evinin önünde ateş ederek silahla tehdit eylemini, orada bulunan boş kovanlara, duvarda oluşan ize vb delillere bağlamak, sanık kovanları alıp gittiğinde ya da kovanlar bulunamadığında ya da mala zarar verilmediğinde suçun temel halinin oluşacağını kabul etmek, tanıkların ifadelerini ve mağdura silahla sanığın gelip kendisini tehdit ettiği yönündeki anlatımlarını yeterli delil kabul etmemek veya yoklukta sadece silahı göstermek suretiyle ölümle mağduru tehdit etme halinde suçun temel halinin oluşacağını düşünmek maddenin öngördüğü suç ve nitelikli halin düzenlenme amacıyla uyuşmamaktadır. Zira, bir kimsenin evinin önünde ona yöneldiği anlaşılan biçimde havaya ateş eden kişinin eyleminin TCK’nın 170. ve 106/2. maddelerine uyduğu, ancak 44. Maddede öngörülen fikri içtima kuralları nedeniyle yoklukta dahi olsa silahla tehdit suçunu oluşturduğu Dairemizin yerleşik kabulü olarak mevcudiyetini sürdürülmektedir. İz ve emarenin ateş edilen yerde bulunan kovanlar olduğunun kabulüyle yapılan uygulamanın, kovanlar bulunamadığında ya da kaybolduğunda mağdurun bu eylemden haberi olsa bile tehdidin silahla olmadığını ve TCK’nın 106/1. Maddesi uyarınca cezalandırmayı gerektirdiğini düşünmek, kendi içinde çelişkili ve kamuyu tatmin etmeyen ceza uygulamalarına yol açacaktır.

Nitekim Yargıtayın yerleşik uygulaması, son zamanlar dışında, 765 sayılı Kanun döneminden beri yoklukta silahla tehditin oluşabileceği yönündeki kabul üzerinden sürdürülmektedir.

Bu nedenlerle Mahkemenin kabulünün yerinde olduğunu ve eylemin yoklukta silahla tehdit suçunu oluşturduğunu düşündüğümden eylemin, 106/1. fıkra hükmüne uyduğu gerekçesiyle verilen bozma kararına ve sayın çoğunluğun düşüncesine katılamıyorum.

Silahla Tehdit Suçu – Ölümle Tehdit Suçu – Uzlaştırma

4. Ceza Dairesi         2020/564 E.  ,  2020/5105 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Silahla tehdit, hakaret, yaralama, tehdit
HÜKÜMLER : Mahkumiyet

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre, suça sürüklenen çocuğun uzlaşmaya tabi olmayan silahla yaralama suçu ile silahla tehdit suçunu, TCK 106/1.1 cümlesi kapsamındaki tehdit suçundan farklı tarihte işlemiş olması nedeniyle uzlaşma hükümlerinden yararlanabileceği değerlendirilerek dosya görüşüldü:

  • 1-Suça sürüklenen çocuk hakkında yaralama ve hakaret eylemlerinden kurulan kararlarda öngörülen cezaların nitelik ve niceliğine göre, verildiği tarih itibariyle hükümlerin temyiz edilemez olduğu anlaşıldığından, 5320 sayılı Kanunun 8/1 ve 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddeleri uyarınca suça sürüklenen çocuk … müdafiinin TEMYİZ İSTEĞİNİN REDDİNE,
  • 2-Suça sürüklenen çocuk hakkında silahla tehdit ve tehdit eylemlerinden kurulan mahkumiyet hükümlerinin temyizinde ise;

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir. Ancak;

  • a-Sanığın katılan …’a yönelik silahla tehdit ve iki gün sonra gerçekleştirdiği ölümle tehdit eylemini aynı nedenle ve aynı suç işleme kararı kapsamında, gerçekleştirmesi karşısında, silahla tehdit suçundan bir kez belirlenen cezasından, TCK’nın 43/2. maddesi uyarınca arttırım yapılması gerektiği gözetilmeden, silahla tehdit ve tehdit eyleminden iki ayrı hüküm kurulması,
  • B-Ölümle tehdit suçu yönünden; 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
  • c-Silahla tehdit suçundan uzlaşmaya varılması halinde sanık hakkında TCK’nın 43/1. maddesinin uygulanmayacağının gözetilmesi zorunluluğu,
  • d-Suça sürüklenen çocuğun sabıkasında görülen ilamların hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin olması, CMK’nın 231/8. maddesine 6545 sayılı Yasanın 72. maddesiyle “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” cümlesi eklenmiş ise de, suç tarihi itibariyle adli sicil kaydında yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair ilamların engel oluşturmaması karşısında, CMK’nın 231/6. maddesi uyarınca, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak, yeniden suç işleyip işlemeyeceği konusunda bir değerlendirme yapılmadan, yeterli olmayan gerekçeyle, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk … müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, HÜKÜMLERİN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 10/03/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Silahla Tehdit – Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması – Erteleme

4. Ceza Dairesi         2016/1299 E.  ,  2020/2254 K.”İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Konut dokunulmazlığını ihlal, silahla tehdit, tehdit
HÜKÜMLER : Mahkumiyet

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

A-Sanık hakkında konut dokunulmazlığını ihlal suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik temyizde;

Sanığa yükletilen cebir veya tehdit kullanmak suretiyle konut dokunulmazlığını ihlal eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,

Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,

Cezanın kanuni bağlamda uygulandığı, Anlaşıldığından, sanık …’ın ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,

B-Diğer suçlara yönelik temyize gelince;

1-Sanık …’ın mağdurlar …, Nejla ve Nurhayat’a yönelik ölümle tehdit eyleminde bulunduğu ve eline aldığı bıçak ile mağdurlara yönelik tehdit eylemini devam ettirdiğinin anlaşılması karşısında; eylemin bir bütün halinde bir suç işleme kararının icrası kapsamında birden fazla kişiye karşı tek bir eylemle zincirleme şekilde silahla tehdit suçunu oluşturup oluşturmayacağı yeterince açıklanıp tartışılmadan yetersiz gerekçeyle sanık hakkında silahla tehdit ve zincirleme tehdit suçlarından ayrı ayrı mahkumiyet hükümleri kurulması,

2-Kabule göre de;

a-İddianame anlatımından, sanık … hakkında mağdur …’ya yönelik tehdit suçundan dava açıldığı, mağdur …’ye yönelik silahla tehdit suçundan dava açıldığı ve bu suçtan hüküm kurulduğu, mağdur …’ye yönelik ayrıca tehdit suçundan açılmış bir dava da bulunmadığı gözetilmeksizin, iddianamedeki eylem ile bağlılık kuralı dikkate alınmayıp, mağdur …’ya yönelik tehdit suçundan hüküm kurulmadan, dava açılmayan mağdur …’ye yönelik tehdit suçundan sanık … hakkında mahkumiyet kararı verilerek, CMK’nın 225/1. maddesine aykırı davranılması,

b-Suç tarihi itibariyle sabıkasının silinme şartları oluşan sanık hakkında, tehdit suçundan dolayı giderilmesi gereken maddi zararın da olmadığı gözetilerek, daha önce kasıtlı suçlardan mahkumiyetinin olması nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve erteleme hükümlerine yer olmadığına karar verilmesi,

c-Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin kararının gözetilmesi zorunluluğu,

Bozmayı gerektirmiş, sanık …’ın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, HÜKÜMLERİN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, karşı temyiz olmadığından, (B-1) nolu bozma yönünden 1412 sayılı CMUK’nın 326/son. maddesi gereği ceza süresi yönünden kazanılmış hakkın gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 03/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.